Muhalif’te yayınlanan “Ticaretin Gölgesinde Kadın Bedeni ve Seks Ekonomisi” başlıklı yazısında Sadık Çelik şunları kaleme aldı:
Modern çağın “pazar yerinde” kadın bedeni, gündüz kuşağı programlarından magazin bültenlerine, TikTok benzeri platformlardan masum gibi duran, fakat arka planında türlü işlerin döndüğü “evlendirme” programlarına kadar pek çok yerde bir vitrin ürünü gibi sergileniyor.
Kadın imajı kişisel özgürlükler pahasına basitleştirilip sıradanlaştırılıyor.
Sosyal medya, kullanıcıların tek bir tıklamayla her türlü ilişkiyi satın almalarına veya pazarlamalarına olanak tanıyarak, cinsel ilişkileri birer tüketim malı haline getiriyor.
İşin ironisi, teknoloji birçok mesleği yutup yok ederken, “özgür” platformlar aracılığıyla kişisel hayatları vitrine çıkaranları zengin ediyor. Bir taraftan “OnlyFans” fenomenleri, milyonlarca takipçi toplayarak astronomik gelirler elde ederken, diğer yandan bu durum, cinsiyetler arası eşitsizliği ve sömürüyü daha da pekiştiriyor.
Pavyonların kuytu köşelerinden sosyal medyanın yapay ışıltılı sahnelerine kadar uzanan bir yelpazede, kadınlar ve kız çocukları, (ne acıdır ki genellikle ailelerinin de göz yumduğu) bir “para makinesi” haline geliyor.
Bu durum, sıklıkla cahillikle ilişkilendirilse de, aslında eğitimli ve meslek sahibi insanlar da bu ekonomik çekiciliğe kolayca kapılıyor. Neden mi? Çünkü seksapelitenin yarattığı kolay para, ağır ve yorucu işlerde elde edilecek kuruşlara ağır basıyor. Kadının cazibesinin ve dış görünümünün mükemmelleştirilerek sunulması, asgari ücretin biraz üzerinde gelir elde etme alternatifine kıyasla çok daha cazip bir kaldıraç haline gelmiş durumda. Yüksek enflasyonun pençesinde kıvrananlar için, kendini sergilemek, aniden vuku bulan bir zenginlik umudu olarak beliriyor.
Ülkemizde ve dünya genelinde, özellikle derin yoksulluk ve zorlayıcı ekonomik koşullar altında hayatta kalmaya çalışan toplumlarda yaşanan büyük dramlar, kadının hayatındaki acı gerçekleri yansıtıyor.
Ekonomik fayda sağlamanın etik ve ahlaki maliyetlerini bütünüyle göz ardı ettiğimiz, acı insan hikayeleriyle dolu bir toplumsal kabulleniş ortaya çıkıyor.
***
SEKS EKONOMİSİ VE NAMUS CİNAYETLERİ
Bu istatistiki verilerle birlikte toplumsal yapılardaki sessiz çürümeyi ve onun acı verici sonuçlarını daha net bir şekilde görebiliyoruz.
Seks ekonomisi ve kadına yönelik şiddet arasındaki bağlantı, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadının nesneleştirilmesi üzerinden anlaşılabilir. Ekonomik sistem içerisinde metalaştırılan kadın, daha geniş toplumsal yapılar içinde kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın sürdürülmesine zemin hazırlar. Bu, seks ekonomisinin en karanlık yüzlerinden biridir.
Türkiye’de “namus” adı altında işlenen kadın cinayetleri, bu metalaştırma sürecinin uç bir örneğidir. Erkekler tarafından kadınların mülk gibi görülmesi, onların hayatları üzerinde tam kontrol ve sahiplik iddiası cinayetlerle sonuçlanmaktadır. Bu cinayetler sıklıkla, kadının “namusunu koruma” bahanesiyle, kadının özgür iradesini ve bireyselliğini yok sayarak gerçekleştirilir. Seks ekonomisi de benzer şekilde kadınları birer obje olarak görebilen ve onları sadece cinsel bir meta olarak değerlendiren bir perspektife dayanır.
Seks ekonomisinde kadınların sergilediği “değer”, ne yazık ki, şiddet eğilimlerini ve kadınların ekonomik olarak sömürülmesini normalleştirebilir.
Dolayısıyla, kadına yönelik şiddeti anlamak ve mücadele etmek, aynı zamanda seks ekonomisini ve bu ekonominin kadınlar üzerindeki etkilerini kritik bir şekilde değerlendirmeyi gerektirir.